Ana içeriğe atla

Koçkiri Ayaklanması

Koçkiri aşireti Hafik (Koçhisar), İmralı, Suşehri, Refahiye, Keğmah, Divriği, Kangal, Zara, ilçeleri ve köylerinde yaşamaktaydı. Aşiret mensupları Kürtçe konuşmakla birlikte Türkçe de biliyorlardı. Aşireti meydana getiren insanların soyadları arasında Oğuz Türklerine ait isimlerde vardı. Selçuklular ve Osmanlı devleti zamanından beri bu bölgelerde yaşamaktaydılar. Mondros Mütarekesini takiben Doğu Anadolu’ da Ermenistan ve Kürdistan devletleri kurulması gündeme gelince; Ermeni Boğos Paşa ile Kürt Şerif Paşa bölgede Ermenistan ve Kürdistan devletlerinin kurulması hususunda anlaşmaya vararak Paris Barış Konferansı’na müracaatta bulundular. Bu arada “Kürt Yükseltme ve Yardımlaşma Cemiyeti” kuruldu. Koçkiri aşireti reisi Haydar Bey de bu cemiyete girmiş ve bulunduğu bölgede cemiyetin bir kolunu kurmuştu. Derneğin yayın organı olan “Jepin” gazetesinde Kürt devleti kurulması için yazılar yayınlanmakta olduğundan, Haydar Bey’ de bu yayınların etkisi altında bulunmaktaydı.

Bu sırada Sivas Yıldızeli bölgesinde çapulculuk yapan Zalim Çavuş grubu üzerine kuvvet gönderilince, çapulcular İmralı tarafına kaçmışlar ve burada saklanmışlardır. 14 Şubat 1921’de asker kaçaklarını ve Zalim Çavuş’ u yakalamak için asker İmralı’ya gelince, Kör Rifat ve Karmanlı Nuri Alay Komutanına kasabayı terketmesini ve Zara’ya gitmesini söyler. İmralı’yı kuşatan isyancılar Alay Komutanı Binbaşı Halis’i ve askerlerin bir kısmını şehit ettiler, bir kısmını da esir aldılar. Bucak müdürü olan Haydar Bey isyancılara karşı tedbir almadığı gibi, onları yönlendirmiş, diğer kabilelerden İmralı’ya kuvvet göndermelerini istemiştir.

Kan dökülmesini önlemek için Hükümet bölgede tanınan ve Danıştay üyeliği de yapmış  bulunan Şefik Bey’i Zara’ya isyancılara gönderdi. Bundan da bir sonuç alınamayınca 10 Mart 1921’de Elazığ, Erzincan ve Sivas bölgesinde sıkıyönetim ilan edildi.

İsyanın bastırılması için Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa 13 Mart 1921’ de hükümet tarafından görevlendirildi.

Koçkiri aşireti tarafından başlatılan isyan hareketinde asiler Türkkeşlik köyünde, İmralı’da birçok Türk’ü öldürdüler Kemah ve Erzincan bölgesindeki bazı Türk köylerini de yaktılar.

26 Mart 1921’ de Koçkiri aşireti reislerinden Alişan, Kürdistan, bağımsızlığının Avrupa devletleri tarafından tanındığını, Pülümür aşiretlerinin reislerine yazdığı mektuplarla bildirerek onları da isyana davet etti; ancak bundan olumlu bir netice alamadı. Koçkiri isyancılarıyla Kemah, Erzincan, Refahiye, Zara bölgelerinde askeri kuvvetlerle, isyana karşı olan halk arasında çarpışmalar devam etti. İsyanın bastırılması için Giresun Müfrezesinin başında bulunan Osman Ağa (Topal Osman) da büyük gayret gösterdi.

17 Haziran 1921’ de isyanın elebaşlarından Haydar Bey’ in kardeşi Alişan ve 32 isyancı ileri geleni ile beşyüz asi teslim oldular ve böylece isyan bastırılmış oldu.

Koçkiri ayaklanması Yunanlılarla batıda savaşın devam ettiği bir sırada çıkarılmıştı. Amaç Türkiye’yi parçalama ve kardeşi kardeşe düşürmek, kardeşliği ortadan kaldırmaktı. Millî Mücadelenin devam ettiği bir sırada ortaya çıkarılan Kürtçülük hareketi bu yönüyle önemliydi. Ancak İtilaf Devletleri ve onların maşaları olan aşiret reisleri amaçlarına ulaşamadılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Barışı’nından Sonraya Kalan Sorunlar

Ne var ki bu barışçı tutumu engelleyebilecek Lozan Barış Anlaşması ’nda çözümü sonraya bırakılan sorular bulunmaktadır. Bu sorunlar, İngiltere ile Musul, Fransa ile Osmanlı borçları ve bunların tasfiyesi, Yunanistan ile etabli yeni yerleşikliğin tanımlanması sorunundan kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Birinci Dünya Savaşı sonucu Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları parçalanmışlar, Bu ülkelerdeki hanedanlar tarihe karışmıştır. Ayrıca Rusya’da siyasi rejim değişikliği sonucu Bolşevik yönetimi kurulmuştur. Türkiye Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra dönemin büyük kabul edilen Batı devletlerine karşı, yansız bir politika izlemeye çalışmıştır. 1923-1930 arası dönemde Türkiye’nin dış politikasını etkileyen iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınır komşusu olmasıdır. Küzeydoğu da Sovyetler Birliği; güneyde İngiltere ve Fransa ile  denetimindeki manda rejimleri dolayıyla ve Ege’de On iki Ada ile İtalyanlar’la sınır komşusu olmuştur.

Soyadı Kanunu

Toplumsal alanda eşitliği sağlamak ve bireyin kişisel ve toplumsal kimliğini belirlenmesini, çizilen ulusal kimlik çerçevesinde özgür yurttaşın yaratılması hedefiyle herkesi tanımlayan bir soy adı vermek için  24 Kasım 1934 tarihinde Soyadı Kanunu çıkarılmıştır.Yasanın üçüncü maddesine göre rütbe memuriyet, aşiret isimleri, ayrıcalık sağlayan niteleyici sıfatlar, yabancı ırk ve ulus isimleri, gülünç ve genel ahlak kurallarına uymayan lakaplar soyadı olarak alınamayacaktı. TBMM’nin, çağdaşlaşma siyasetine uygun olarak çıkardığı, feodalizme, gericiliğe ve aşiret hayatına son verip, ulusal değerlere bağlı bir toplum yaratmayı amaçlayan önemli yasalardan biridir. Soyadı Yasasını bütünleyen, aynı yıl içinde TBMM’nin çıkardığı diğer bir yasa ile “Ağa, Hacı, Hoca, Hafız, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Hanım, Hanımefendi, Paşa ve Hazretleri”   unvanlarının kullanılması yasaklanmıştır. Çünkü bu unvanlar sıradan insanlar için değil toplum üzerinde nüfuzlu kişiler tarafından kull...

Laik Devletin Özellikleri

Laiklik ve demokrasi, birbirinden farklı ama aynı amaca yönelen ve birbirini besleyen iki önemli kavramdır. Bu kavramların birleşme noktaları öncelikle egemenlik kavramıyla ilgilidir. Egemenliğin kimin elinde olduğu burada en önemli sorundur. Egemenlik Tanrı’nın ya da “yeryüzündeki gölgeleri”nin mi, yoksa halkın, milletin midir? Burada öne çıkan sorun, kim adına iktidar yarışına girildiği ve iktidar yetkilerinin nasıl kullanılmakta olduğudur. Egemenliğin Tanrı adına kullanıldığı sistemler teokrasi, halk-milletin elinde olduğu sistemler ise demokrasi olarak adlandırılır. Böylece, “Hakimiyet Allah’ındır” ile “Egemenlik Milletindir” ilkeleri arasında aynı zamanda demokratik, anti-demokratik zıtlığı vardır. Laik devlet için diğer bir belirleyici de hukuk kurallarını kimin koyduğu ve kaynağının ne olduğudur. Hukuk kuralları dine dayandırılıyorsa, bunlar kutsaldır, değişmezdir ve hatta tartışılmazdır. Böyle devletler teokratiktir. Hukuk kurallarını halk ya da millet egemenliğini ya da bunla...