Ana içeriğe atla

Birinci Dünya Savaşı'nın Sonuçları

Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sonuçlarından birisi geleneksel imparatorlukların çökmesi olmuştur. Çarlık Rusyası, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları bu savaşın sonunda ortadan kalkmıştır. Kapitalist düşünce ideolojik karşıtlığı ile kominist ideolojiyi yaratmış, bu da Sovyet devrimi ile hayat bulmuştur. Kominizm, Çarlık Rusyasının sonunu bu savaşın pratiği ile hazırladı.

Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ise bu savaşta kapitalizmin yarattığı düşüncelerden biri olan ulusçuluk düşüncesi/ideolojisi ile son bulmuştur. Dağılan bağlı unsurlar ve sonda kalan esas nüve farklı milliyetçi hareketlerle, bu savaş sonrasında yeni dünyada, kendi ulusal sistemlerini kurmuşlardır.

Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli sonucu ise, Birinci Dünya Savaşı’nın temellerinin ve gerekçelerinin hazırlanmasıdır. Çünkü bu savaş sonrasında yapılan anlaşmalar ve Avrupa’da yaşanan politik gelişmeler ve dünya ekonomisindeki oluşumlar yeni bir dünya savaşını kaçınılmaz kılmıştır.

Savaş yıkımı konusunda savaş galibi devletler ile mağlup olan devletler de bir kader birliği yaşıyordu. Zira açlık, sefalet, salgın hastalıklar bütün dünyayı kasıp kavuruyor, her toplumdan milyonlarca insan sefil oluyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın Türkiye açısından önemi ise ömrü dolmuş Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılıp yerine yeni, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Barışı’nından Sonraya Kalan Sorunlar

Ne var ki bu barışçı tutumu engelleyebilecek Lozan Barış Anlaşması ’nda çözümü sonraya bırakılan sorular bulunmaktadır. Bu sorunlar, İngiltere ile Musul, Fransa ile Osmanlı borçları ve bunların tasfiyesi, Yunanistan ile etabli yeni yerleşikliğin tanımlanması sorunundan kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Birinci Dünya Savaşı sonucu Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları parçalanmışlar, Bu ülkelerdeki hanedanlar tarihe karışmıştır. Ayrıca Rusya’da siyasi rejim değişikliği sonucu Bolşevik yönetimi kurulmuştur. Türkiye Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra dönemin büyük kabul edilen Batı devletlerine karşı, yansız bir politika izlemeye çalışmıştır. 1923-1930 arası dönemde Türkiye’nin dış politikasını etkileyen iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınır komşusu olmasıdır. Küzeydoğu da Sovyetler Birliği; güneyde İngiltere ve Fransa ile  denetimindeki manda rejimleri dolayıyla ve Ege’de On iki Ada ile İtalyanlar’la sınır komşusu olmuştur.

Soyadı Kanunu

Toplumsal alanda eşitliği sağlamak ve bireyin kişisel ve toplumsal kimliğini belirlenmesini, çizilen ulusal kimlik çerçevesinde özgür yurttaşın yaratılması hedefiyle herkesi tanımlayan bir soy adı vermek için  24 Kasım 1934 tarihinde Soyadı Kanunu çıkarılmıştır.Yasanın üçüncü maddesine göre rütbe memuriyet, aşiret isimleri, ayrıcalık sağlayan niteleyici sıfatlar, yabancı ırk ve ulus isimleri, gülünç ve genel ahlak kurallarına uymayan lakaplar soyadı olarak alınamayacaktı. TBMM’nin, çağdaşlaşma siyasetine uygun olarak çıkardığı, feodalizme, gericiliğe ve aşiret hayatına son verip, ulusal değerlere bağlı bir toplum yaratmayı amaçlayan önemli yasalardan biridir. Soyadı Yasasını bütünleyen, aynı yıl içinde TBMM’nin çıkardığı diğer bir yasa ile “Ağa, Hacı, Hoca, Hafız, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Hanım, Hanımefendi, Paşa ve Hazretleri”   unvanlarının kullanılması yasaklanmıştır. Çünkü bu unvanlar sıradan insanlar için değil toplum üzerinde nüfuzlu kişiler tarafından kull...

Laik Devletin Özellikleri

Laiklik ve demokrasi, birbirinden farklı ama aynı amaca yönelen ve birbirini besleyen iki önemli kavramdır. Bu kavramların birleşme noktaları öncelikle egemenlik kavramıyla ilgilidir. Egemenliğin kimin elinde olduğu burada en önemli sorundur. Egemenlik Tanrı’nın ya da “yeryüzündeki gölgeleri”nin mi, yoksa halkın, milletin midir? Burada öne çıkan sorun, kim adına iktidar yarışına girildiği ve iktidar yetkilerinin nasıl kullanılmakta olduğudur. Egemenliğin Tanrı adına kullanıldığı sistemler teokrasi, halk-milletin elinde olduğu sistemler ise demokrasi olarak adlandırılır. Böylece, “Hakimiyet Allah’ındır” ile “Egemenlik Milletindir” ilkeleri arasında aynı zamanda demokratik, anti-demokratik zıtlığı vardır. Laik devlet için diğer bir belirleyici de hukuk kurallarını kimin koyduğu ve kaynağının ne olduğudur. Hukuk kuralları dine dayandırılıyorsa, bunlar kutsaldır, değişmezdir ve hatta tartışılmazdır. Böyle devletler teokratiktir. Hukuk kurallarını halk ya da millet egemenliğini ya da bunla...