Ana içeriğe atla

Türk Devrimine Yol Açan Gelişmeler

İnsanlık tarihinin belki de her hangi bir düzen veya ilke ile açıklanamayacak kadar karmaşık veya kaotik gelişim süreci içinde alet kullanabilme ve bu aletleri kullanarak gereksinmelerini karşılama becerilerinin gelişiminde çağ dönümü olarak adlandırılabilecek boyutta iki önemli dönem veya aşama bilinmektedir. İnsanoğlunun biyolojik ve kültürel varlığı 2-3 milyon yıl öncesine göre, büyük aşamalar geçirmiştir. İnsanoğlunun bu süre içinde en azından üç kültürel evreden geçtiği, iki büyük devrimi gerçekleştirdiği söylenebilir. Bunlar eskiden yeniye doğru sırasıyla: Eski taş, yontma taş ya da üretim öncesi dönem; Yeni taş ya da üretim dönemi ve Endüstri Devrimi ile başlayan çağdır. Makine, enerji ya da yoğun üretim evresidir.

En uzun evre, ilk taş aletlerle başlamıştır. En az iki milyon yıl devam eden bu dönemde, insan bedeni ve biyolojisi önemli değişmeler geçirmiştir. Bu büyük ve uzun dönemi, bundan 10 bin yıl kadar önce Ortadoğu’da, Çin Hindi’nde ve Orta Amerika’da başladığına inanılan ikinci bir kültür devrimi izlemiştir. Neolitik Devrim adı verilen bu dönem içinde, Paleolitik çağlarda toplanan yaban bitkilerden ve avlanan hayvanlardan bazıları evcilleştirilmiştir. Tarım Devrimi olarak da bilinen bu gelişmeler yayılma yoluyla dünyanın dört bucağına ulaşmadan, bundan iki yüzyıl önce İngiltere’de başlayan Endüstri Devrimi önce Avrupa’yı, sonra yeryüzündeki bütün toplum ve ülkeleri etkisi altına almıştı.

Fernand Braudel’in deyimiyle insan topluluklarının büyük bir kısmının ıskaladığı bu son dönüşüm Türkiye’nin yakın tarihini de belirlemiş veya etkilemiştir. Bu devrimin geleneksellikten modernliğe geçiş anlamında en az dört yüzyıllık bir gelişme ve değişme sürecinin sonunda Batı, XVIII. yüzyıla gelindiğinde yepyeni bir döneme girerken aynı zamanda kendi iç dinamiklerinin ortaya koyduğu bir modernleşmeyi de yaşamıştır. Batı Avrupa’da XVII. Yüzyıldan başlayarak bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmelerin neden olduğu ekonomik büyüme, toplumları, adına modernleşme denilen yeni bir yaşam tarzına, kültürel ve kurumsal değişim sürecine sokarak, etkileri dünya çapında hissedilen bir sosyal ve siyasal örgütlenme biçimi yarattı. Bu süreçle insanlık, Aydınlanma ile temsil edilen yeni bir yaşama biçimine ulaştı ve modernizm denilen ve düne ait olmayan bir dünyada yeniden şekillenmeye başladı.

* Aydınlanma Çağı
* Endüstri Devrimi
* Fransız İhtilali

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Barışı’nından Sonraya Kalan Sorunlar

Ne var ki bu barışçı tutumu engelleyebilecek Lozan Barış Anlaşması ’nda çözümü sonraya bırakılan sorular bulunmaktadır. Bu sorunlar, İngiltere ile Musul, Fransa ile Osmanlı borçları ve bunların tasfiyesi, Yunanistan ile etabli yeni yerleşikliğin tanımlanması sorunundan kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Birinci Dünya Savaşı sonucu Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları parçalanmışlar, Bu ülkelerdeki hanedanlar tarihe karışmıştır. Ayrıca Rusya’da siyasi rejim değişikliği sonucu Bolşevik yönetimi kurulmuştur. Türkiye Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra dönemin büyük kabul edilen Batı devletlerine karşı, yansız bir politika izlemeye çalışmıştır. 1923-1930 arası dönemde Türkiye’nin dış politikasını etkileyen iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınır komşusu olmasıdır. Küzeydoğu da Sovyetler Birliği; güneyde İngiltere ve Fransa ile  denetimindeki manda rejimleri dolayıyla ve Ege’de On iki Ada ile İtalyanlar’la sınır komşusu olmuştur.

Soyadı Kanunu

Toplumsal alanda eşitliği sağlamak ve bireyin kişisel ve toplumsal kimliğini belirlenmesini, çizilen ulusal kimlik çerçevesinde özgür yurttaşın yaratılması hedefiyle herkesi tanımlayan bir soy adı vermek için  24 Kasım 1934 tarihinde Soyadı Kanunu çıkarılmıştır.Yasanın üçüncü maddesine göre rütbe memuriyet, aşiret isimleri, ayrıcalık sağlayan niteleyici sıfatlar, yabancı ırk ve ulus isimleri, gülünç ve genel ahlak kurallarına uymayan lakaplar soyadı olarak alınamayacaktı. TBMM’nin, çağdaşlaşma siyasetine uygun olarak çıkardığı, feodalizme, gericiliğe ve aşiret hayatına son verip, ulusal değerlere bağlı bir toplum yaratmayı amaçlayan önemli yasalardan biridir. Soyadı Yasasını bütünleyen, aynı yıl içinde TBMM’nin çıkardığı diğer bir yasa ile “Ağa, Hacı, Hoca, Hafız, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Hanım, Hanımefendi, Paşa ve Hazretleri”   unvanlarının kullanılması yasaklanmıştır. Çünkü bu unvanlar sıradan insanlar için değil toplum üzerinde nüfuzlu kişiler tarafından kull...

Laik Devletin Özellikleri

Laiklik ve demokrasi, birbirinden farklı ama aynı amaca yönelen ve birbirini besleyen iki önemli kavramdır. Bu kavramların birleşme noktaları öncelikle egemenlik kavramıyla ilgilidir. Egemenliğin kimin elinde olduğu burada en önemli sorundur. Egemenlik Tanrı’nın ya da “yeryüzündeki gölgeleri”nin mi, yoksa halkın, milletin midir? Burada öne çıkan sorun, kim adına iktidar yarışına girildiği ve iktidar yetkilerinin nasıl kullanılmakta olduğudur. Egemenliğin Tanrı adına kullanıldığı sistemler teokrasi, halk-milletin elinde olduğu sistemler ise demokrasi olarak adlandırılır. Böylece, “Hakimiyet Allah’ındır” ile “Egemenlik Milletindir” ilkeleri arasında aynı zamanda demokratik, anti-demokratik zıtlığı vardır. Laik devlet için diğer bir belirleyici de hukuk kurallarını kimin koyduğu ve kaynağının ne olduğudur. Hukuk kuralları dine dayandırılıyorsa, bunlar kutsaldır, değişmezdir ve hatta tartışılmazdır. Böyle devletler teokratiktir. Hukuk kurallarını halk ya da millet egemenliğini ya da bunla...