Gerek Erzurum, gerek Sivas Kongreleri Mondros imzalandığı andaki Türk birliklerinin denetiminde olan toprakları kurtarılacak bölge ilan etmiş ve bu bölge içindeki Müslümanları, birbirinden ayrılması mümkün olmayan öz kardeşler olarak kabul etmişti. Kurtarılması öngörülen bu topraklar “parçalanması mümkün olmayan” bir vatandı. Bu vatan içinde yaşayan ve öz kardeş olan unsurların işgal edilmiş bu topraklarını kurtarmak için müdafaa-i hukuk yapmaları Wilson ilkelerine uygun olduğu gibi, Müttefiklerin teorik olarak kabul ettikleri ilkelere de uygundu. Kongrelerde kabul edilen bu sınırlar ve bu öz kardeşlik daha sonra Amasya Görüşmelerinde de kabul edilmişti. Artık sıra ilan edilen bu sınırların ve bu öz kardeşliğin mevcut yasal kurumlara da kabul ettirilmesine gelmişti. Bu nedenle de Osmanlı Millet Meclisinin bir an evvel toplanmasını sağlamak gerekiyordu.
Ne var ki bu barışçı tutumu engelleyebilecek Lozan Barış Anlaşması ’nda çözümü sonraya bırakılan sorular bulunmaktadır. Bu sorunlar, İngiltere ile Musul, Fransa ile Osmanlı borçları ve bunların tasfiyesi, Yunanistan ile etabli yeni yerleşikliğin tanımlanması sorunundan kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Birinci Dünya Savaşı sonucu Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları parçalanmışlar, Bu ülkelerdeki hanedanlar tarihe karışmıştır. Ayrıca Rusya’da siyasi rejim değişikliği sonucu Bolşevik yönetimi kurulmuştur. Türkiye Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra dönemin büyük kabul edilen Batı devletlerine karşı, yansız bir politika izlemeye çalışmıştır. 1923-1930 arası dönemde Türkiye’nin dış politikasını etkileyen iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınır komşusu olmasıdır. Küzeydoğu da Sovyetler Birliği; güneyde İngiltere ve Fransa ile denetimindeki manda rejimleri dolayıyla ve Ege’de On iki Ada ile İtalyanlar’la sınır komşusu olmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder