Mondros’tan sonraki gelişmeler incelendikten sonra, bu açıklanan çalışmaların hepsinden daha farklı bir hareket olarak ortaya çıkan Mustafa Kemal’in çalışmalarının ayrıca ele alınması gerekmektedir. Çünkü Mustafa Kemal Hareketi kurtuluş arayışlarının en son bileşkesini oluşturacaktı. Ülkenin ve başkentin içinde bulunduğu durumda, halkın gücüne dayanarak ulusal bir birlik yaratmaya yönelmek gerçekten cesur bir girişimdi. Çünkü işgallere karşı Ulusal Harekete girişildiğinde Müttefikler ülkenin bu birliği sağlamaya yarayacak bütün olanaklarını denetim altına almışlardı. Ancak Müttefik işgalinin olduğu her yerde işgal karşıtı halk direnişleri de başlamıştı ve Mustafa Kemal’in umudu da buydu.
Türkler İslamiyeti kabul etmeden önce kendi milli alfabeleri olan Orhun ve Uygur alfabelerini kullanmışlardı. İslamiyeti kabul etmelerinden sonra ise Arap harflerini benimsediler. Ancak bu harfler Türkçenin yapısına uymuyordu. Arap harflerinin öğrenilmesi ve yazılması oldukça zordu. Bu yüzden, halkın büyük çoğunluğu okuma yazma bilmiyordu. Cumhuriyet döneminde ele alınan önemli konulardan biri de harfler konusu oldu. 1927 yılında Maarif Vekaleti, harfler konusunda incelemelerde bulundu. Aynı yıl çıkarılan posta pullarında Türk Postaları kelimeleri Latin harfleriyle yazıldı. 1928’de Maarif Vekaletinde bir alfabe komisyonu kuruldu. Komisyon, Arap harfleri yerine Latin harflerine dayalı Türk alfabesini hazırlamaya başladı. Bu konu ile yakından ilgilenen Mustafa Kemal Paşa’nın çabaları sonucu Türk alfabesine son şekli verildi. Mustafa Kemal Paşa, yeni Türk harflerinin kabul edilmesi konusunu, 9 Ağustos 1928’de İstanbul Sarayburnu’nda halka şu sözlerle bildirdi: “Arkadaşlar, zengin dil...
Yorumlar
Yorum Gönder