Ana içeriğe atla

Cumhuriyet’in Öğretmen Yetiştirme Politikası

Cumhuriyet hükümetleri, birçok sorunda olduğu gibi, öğretmen yetiştirme sorununu da imparatorluktan miras aldı. 19.yüzyıl sonu ve II. Meşrutiyet yıllarında modern anlayışla öğretmen  yetiştirme ve öğretmenliği bir meslek haline getirme çabaları yürütülmekte idi. İstanbul’da ve imparatorluğun çeşitli merkezlerinde kızlar için ayrıca öğretmen okulları açılmıştı. Cumhuriyetle birlikte bu çabalar yoğunlaştı. Gerek ilkokul gerek orta öğretim için nicelik ve nitelikte öğretmen yetiştirme, başlıca eğitim davalarından biri oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında niteliği yükseltmek amacıyla bazı illerdeki ilk öğretmen okulları kapatılmış, ağırlık İstanbul ve büyük merkezlerdeki birkaç kuruluşa verilmiştir. Ancak yeterli ve özellikle kırsal kesime ulaşacak sayıda eleman yetiştirilmesi uzun yıllar başarılamamıştır.

Öte yandan, eğitim öğretimde amaçlanan sonuca ulaşılabilmesi için ders programları dışında bunu öğretecek kadroya; yetenekli ve bilgili öğretmenlere sahip olmak zorunludur. O nedenle Cumhuriyet, gelecek kuşakları yetiştirecek öğretmenleri ülkeyi savunacak, koruyacak olan bir ordu, irfan ordusu diye nitelemiştir. Yeter sayıda öğretmen yetiştirilmesi amaç olmakla birlikte, asıl önemlisi nitelikli öğretmen yetiştirmektir. Bu nedenle yalnız belli alanlardaki bilgilerle donatılmış değil, aynı zamanda genel kültür kazanmış ve devrimin amaçlarını kavramış bilinçli öğretmenler yetiştirmeye büyük önem verilmiştir. İlk öğretmen Okulları programlarında ve kadrolarında gerekli düzenlemeler yapılmış, ortaöğretim kurumlarının öğretmen gereksinimini karşılamak için de 1924’de Musiki Muallim Mektebi, 1926’da da Gazi Eğitim Ensitütüsü ve Orta Öğretmen Okulu açılmıştır.

Öğretmen yetiştirmenin ikinci ayağı orta öğretim kurumları içindir. Cumhuriyet dönemi bu alanda da sıkıntılarla karşılaşmış, bu hizmet kesimindeki modelini ancak 1930’lu yıllardan itibaren oturtmuştur. Bununla birlikte cumhuriyetçilerin özlemleri elbet bu alanla da sınırlı kalmamış, amaçlanan sonuçlara diğer kesimlerde olduğu gibi, tam ulaşılamamış, öğretmen sorunu nicelik ve nitelikçe bir türlü çözülememiştir.

Cumhuriyet ulusal eğitiminin buradaki modeli, iki temel kuruluşa dayandırılmıştır. Birincisi ortaokullara öğretmen yetiştirmek için kurulan Ankara’daki Gazi Eğitim Enstitüsü; ikincisi de İstanbul Üniversitesinin kuruluşunu izleyen yıllarda liselere öğretmen yetiştirmek için kurulan, Yüksek Öğretmen Okulu modelidir.

Gazi Eğitim Enstitüsü hem ortaokul öğretmeni yetiştiren bir öğretmen okulu, hem de cumhuriyet  eğitiminin araştırma laboratuarı olmuştur. Yerli ve yabancı pek çok eğitimci burada görev almıştır. Liseden sonra ilk başta 2, sonra 3 yıllık bir eğitime dayanıyordu. Fen, Edebiyat, Tarih, Coğrafya, Beden Eğitimi, Resim-iş, Müzik gibi çeşitli bölümlerden oluşan, adeta bir fakülteyi çağrıştıran yapıda kurulmuştur.

Yine Cumhuriyet yönetimi, 1930’lardan sonra, mesleki ve teknik öğretim için de çeşitli düzeyde öğretmen okulları açmıştır. Bunlar içinde Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, Ankara Yüksek Teknik Öğretmen okulu başta sayılabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Barışı’nından Sonraya Kalan Sorunlar

Ne var ki bu barışçı tutumu engelleyebilecek Lozan Barış Anlaşması ’nda çözümü sonraya bırakılan sorular bulunmaktadır. Bu sorunlar, İngiltere ile Musul, Fransa ile Osmanlı borçları ve bunların tasfiyesi, Yunanistan ile etabli yeni yerleşikliğin tanımlanması sorunundan kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Birinci Dünya Savaşı sonucu Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları parçalanmışlar, Bu ülkelerdeki hanedanlar tarihe karışmıştır. Ayrıca Rusya’da siyasi rejim değişikliği sonucu Bolşevik yönetimi kurulmuştur. Türkiye Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra dönemin büyük kabul edilen Batı devletlerine karşı, yansız bir politika izlemeye çalışmıştır. 1923-1930 arası dönemde Türkiye’nin dış politikasını etkileyen iki temel unsur bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınır komşusu olmasıdır. Küzeydoğu da Sovyetler Birliği; güneyde İngiltere ve Fransa ile  denetimindeki manda rejimleri dolayıyla ve Ege’de On iki Ada ile İtalyanlar’la sınır komşusu olmuştur.

Soyadı Kanunu

Toplumsal alanda eşitliği sağlamak ve bireyin kişisel ve toplumsal kimliğini belirlenmesini, çizilen ulusal kimlik çerçevesinde özgür yurttaşın yaratılması hedefiyle herkesi tanımlayan bir soy adı vermek için  24 Kasım 1934 tarihinde Soyadı Kanunu çıkarılmıştır.Yasanın üçüncü maddesine göre rütbe memuriyet, aşiret isimleri, ayrıcalık sağlayan niteleyici sıfatlar, yabancı ırk ve ulus isimleri, gülünç ve genel ahlak kurallarına uymayan lakaplar soyadı olarak alınamayacaktı. TBMM’nin, çağdaşlaşma siyasetine uygun olarak çıkardığı, feodalizme, gericiliğe ve aşiret hayatına son verip, ulusal değerlere bağlı bir toplum yaratmayı amaçlayan önemli yasalardan biridir. Soyadı Yasasını bütünleyen, aynı yıl içinde TBMM’nin çıkardığı diğer bir yasa ile “Ağa, Hacı, Hoca, Hafız, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Hanım, Hanımefendi, Paşa ve Hazretleri”   unvanlarının kullanılması yasaklanmıştır. Çünkü bu unvanlar sıradan insanlar için değil toplum üzerinde nüfuzlu kişiler tarafından kull...

Laik Devletin Özellikleri

Laiklik ve demokrasi, birbirinden farklı ama aynı amaca yönelen ve birbirini besleyen iki önemli kavramdır. Bu kavramların birleşme noktaları öncelikle egemenlik kavramıyla ilgilidir. Egemenliğin kimin elinde olduğu burada en önemli sorundur. Egemenlik Tanrı’nın ya da “yeryüzündeki gölgeleri”nin mi, yoksa halkın, milletin midir? Burada öne çıkan sorun, kim adına iktidar yarışına girildiği ve iktidar yetkilerinin nasıl kullanılmakta olduğudur. Egemenliğin Tanrı adına kullanıldığı sistemler teokrasi, halk-milletin elinde olduğu sistemler ise demokrasi olarak adlandırılır. Böylece, “Hakimiyet Allah’ındır” ile “Egemenlik Milletindir” ilkeleri arasında aynı zamanda demokratik, anti-demokratik zıtlığı vardır. Laik devlet için diğer bir belirleyici de hukuk kurallarını kimin koyduğu ve kaynağının ne olduğudur. Hukuk kuralları dine dayandırılıyorsa, bunlar kutsaldır, değişmezdir ve hatta tartışılmazdır. Böyle devletler teokratiktir. Hukuk kurallarını halk ya da millet egemenliğini ya da bunla...